500 TL ve üzeri siparişlerde ücretsiz kargo fırsatı
500 TL ve üzeri siparişlerde ücretsiz kargo fırsatı
500 TL ve üzeri siparişlerde ücretsiz kargo fırsatı


Mitostan Logosa: Sokrates Öncesi Filozoflar ve Felsefenin İlk Soruları I Pos'cast #2

Mitostan Logosa: Sokrates Öncesi Filozoflar ve Felsefenin İlk Soruları I Pos'cast #2

Aug 18, 2025

Mitos Dönemi: Homeros ve Hesiodos

Felsefenin doğuşunu anlamak için önce mitos dünyasına bakmak gerekir. Antik Yunan’da mitoloji, evreni ve insanı açıklamanın temel yoluydu.

  • Homeros (M.Ö. 8. yy): İlyada ve Odysseia destanlarında insanın tanrılarla olan ilişkisini, savaş, kader ve kahramanlık temaları üzerinden anlattı. Onun eserlerinde tanrılar insana çok benzer özellikler taşır: öfkelenir, kıskanır, sever, cezalandırır.
  • Hesiodos (M.Ö. 7. yy): Theogonia adlı eserinde evrenin başlangıcını, tanrıların soy ağacını anlatarak düzenli bir kozmoloji kurdu. İşler ve Günler kitabında ise adalet, çalışma, erdem gibi temalara değindi.

Bu iki şair, mitolojik düşüncenin zirvesini temsil eder. Ama aynı zamanda onların metinleri, filozoflara sorulacak yeni sorular için bir başlangıç noktası oldu. Çünkü artık insanlar “tanrılar böyle istiyor” açıklamasının ötesinde, evrenin neden ve nasıl işlediğini merak etmeye başladı. İşte bu merak, felsefenin doğuşunu hazırladı.

Mitostan Logosa Geçiş

Antik Çağ insanı evreni anlamak için önce mitlere başvurdu. Tanrılar gök gürültüsünü, yıldırımı ya da mevsimlerin değişimini açıklıyordu. Zeus kızdığında şimşek çakar, Demeter’in kederiyle kış gelirdi. Ancak zamanla bu açıklamalar yetersiz bulunmaya başlandı. İnsan aklı daha somut, daha düzenli ve gözleme dayalı bir bakış açısı aradı. İşte bu noktada mitos’tan logos’a, yani akılcı düşünceye geçiş yaşandı.

Bu geçişin ilk temsilcileri, Sokrates öncesi filozoflar ya da Presokratikler olarak anılır. Onların amacı, evrenin kökenini (arkhe) bulmaktı. “Her şeyin ilk unsuru nedir? Değişim nasıl gerçekleşiyor? İnsan gerçeği nasıl kavrayabilir?” gibi sorularla felsefenin kapısını araladılar.

<br>

Milet Okulu: Felsefenin İlk Adımı

Felsefenin başlangıç noktası olarak genellikle Milet kenti kabul edilir. Bu küçük İyonya şehrinde yetişen filozoflar, doğayı akıl yoluyla açıklamaya çalıştılar.

  • Thales (M.Ö. 624–546): Batı felsefesinin ilk filozofu sayılır. Ona göre evrendeki her şeyin temeli sudur. Çünkü su hem katı, hem sıvı, hem gaz hâline geçebiliyor; canlılığın da kaynağıydı. Thales, aynı zamanda ilk doğa bilimcilerindendi: Güneş tutulmasını önceden hesapladığı, Nil’in taşkınlarını gözlemlediği rivayet edilir.
  • Anaksimandros (M.Ö. 610–546): Hocası Thales’in “su” fikrine karşı çıktı. Ona göre evrenin kökeni apeiron’dur: sınırsız, belirsiz, sonsuz bir ilke. Apeiron’dan karşıt güçler (sıcak-soğuk, kuru-yaş) ayrışarak doğayı oluşturur. Ayrıca evrimsel düşüncenin ilk izlerini de onda görürüz: Canlıların sudan türeyip karaya çıktığını söylemiştir.
  • Anaksimenes (M.Ö. 585–525): Her şeyin temeli olarak “hava”yı seçti. Havanın yoğunlaşıp incelmesiyle ateş, su ve toprak ortaya çıkıyordu. Böylece doğayı nicel dönüşümlerle açıklamaya çalıştı.

Milet Okulu’nun ortak özelliği, mitlere başvurmadan doğanın temelini aramalarıydı. Böylece “logos” geleneğinin kapısını açtılar.

Efes: Değişim ve Logos – Herakleitos

Herakleitos (M.Ö. 535–475) evreni sürekli bir akış olarak gördü. “Aynı nehirde iki kez yıkanamazsınız” sözüyle değişimin sürekliliğini vurguladı. Ona göre evrenin özü ateşti. Ama Herakleitos için ateş sadece fiziksel bir unsur değil, aynı zamanda değişimi temsil eden bir metafordu.

Herakleitos ayrıca “logos” kavramını ortaya attı: Evreni yöneten düzenli ve akılcı ilke. İnsan bu logosa uyum sağladığında hakikate yaklaşabilirdi.

Elea Okulu: Değişim Bir Yanılsama mı?

Herakleitos’un “her şey değişir” görüşünün tam karşısında Elea Okulu vardı.

  • Parmenides (M.Ö. 515–450): Ona göre “varlık vardır, yokluk yoktur.” Gerçeklik tek, değişmez ve bölünmezdir. Değişim dediğimiz şey bir yanılsamadan ibarettir. Duyularımız bizi kandırır, yalnızca akıl bize hakikati gösterir.
  • Zeno (M.Ö. 490–430): Parmenides’in öğrencisi olan Zeno, ünlü paradokslarıyla hocasını savundu. “Akhilleus ve Kaplumbağa” paradoksunda hızlı koşucu Akhilleus’un kaplumbağayı asla yakalayamayacağını iddia ederek hareketin imkânsızlığını göstermek istedi. Bu paradokslar matematik ve mantık tarihinde hâlâ tartışılır.

Elea Okulu, aklın duyulara üstünlüğünü vurgulayarak metafiziğe yön verdi

Pisagorcular: Sayıların Evreni

Pisagor (M.Ö. 570–495) felsefeyi dinî bir topluluk anlayışıyla birleştirdi. Ona göre evrenin özü sayıdır. Müzikteki ahenk, gökyüzündeki düzen, her şey matematiksel oranlarla açıklanabilirdi.

Pisagorcular “ruh göçü”ne inanıyor, yaşamı ahlaki arınma olarak görüyordu. Bu okul, matematiği ilk kez felsefeyle birleştirdi.

Çoğulcu Filozoflar: Birden Fazla İlke

Milet Okulu ve Elea’nın tek ilke (monizm) anlayışına karşı çıkan filozoflar da vardı.

  • Empedokles (M.Ö. 490–430): Evreni dört unsurun oluşturduğunu savundu: toprak, su, hava, ateş. Bunları birleştiren güç sevgi, ayıran güç ise nefretti. Böylece doğadaki değişimi açıklamaya çalıştı.
  • Anaxagoras (M.Ö. 500–428): Her şey küçük parçacıklardan (tohumlar) oluşuyordu. Ama evrendeki düzeni sağlayan şey “nous” yani akıldı. Anaxagoras, aklı kozmik bir ilke olarak ortaya atan ilk filozoftur.

Bu filozoflar, evreni sadece tek bir ilkeye indirgemek yerine çeşitlilik içinde açıklamaya çalıştılar.

Atomcular: Leukippos ve Demokritos

Leukippos ve Demokritos (M.Ö. 5. yüzyıl), evrendeki her şeyin atomlardan oluştuğunu savundular. Atomlar sonsuz, bölünemez ve ezelidir. Boşlukta hareket ederek birleşir ya da ayrılırlar.

Demokritos, insan algısını da atomlarla açıkladı: Nesneler “imge”ler yayar, bu imgeler duyularımıza ulaşır. Ona göre kesin bilgi zor olsa da akıl, atomların varlığını kavrayabilirdi. Modern bilimin atom kuramı, yüzyıllar sonra bu düşüncelere dayanarak gelişti.

Sofistler: İnsanı Ölçü Alanlar

Sokrates öncesi dönemin sonunda sahneye çıkan Sofistler, doğa yerine insanı merkeze aldılar.

  • Protagoras (M.Ö. 490–420):İnsan her şeyin ölçüsüdür.” Bu sözle hakikatin göreceli olduğunu savundu.
  • Tanrıların varlığı hakkında kesin bir bilgi olmadığını söyleyerek bilinemezcilik (agnostisizm) çizgisinde durdu.

Sofistler ayrıca retorik (hitabet) sanatında ustalaştılar. Onlara göre önemli olan hakikati bulmak değil, ikna edici olmaktı. Bu yönleriyle hem felsefede tartışma kültürünü geliştirdiler, hem de eleştirilerin hedefi oldular.

Sonuç: Felsefenin İlk Adımları

Sokrates öncesi filozoflar, evrenin kökenini su, hava, ateş, atom ya da akıl gibi farklı ilkelerle açıklamaya çalıştılar. Onların fikirleri bugün bilimsel açıdan ilkel görünebilir. Ama asıl önemleri şudur: Artık tanrısal mitlerle değil, insan aklıyla konuşuyorlardı.

Milet Okulu ile başlayan bu serüven, Herakleitos’un değişimi, Parmenides’in aklı, Pisagor’un sayı düzeni, Empedokles’in dört unsuru ve Demokritos’un atomlarıyla devam etti. Sonunda Sofistler, felsefenin odağını evrenden insana çevirdi.

İşte bu uzun yolculuk, Sokrates, Platon ve Aristoteles’le birlikte daha sistemli bir felsefeye evrilecekti.

Felsefe Okuma Önerileri (Başlangıç)

  1. Ahmet Arslan – İlkçağ Felsefe Tarihi 1: Sokrates Öncesi Yunan Felsefesi 
  2. Ahmet Arslan – Felsefeye Giriş 
  3. Ahmet Cevizci – Felsefe Sözlüğü
  4. Arda Denkel – İlkçağda Doğa Felsefeleri 
  5. Homeros – İlyada
  6. Homeros – Odysseia 
  7. Heseidos – İşler ve Günler
  8. Heseidos – Theogonia
  9. Epiktetos – Düşünceler ve Konuşmalar
  10. Heinz Heimsoeth – Felsefenin Temel Disiplinleri
  11. G. Deleuze ve F. Guattari – Felsefe Nedir? 
  12. Nigel Warburton – Felsefenin Kısa Tarihi
Paylaş: